ŞEVKİ YILMAZ İÇİN SUÇ DUYURUSU

ADD GENEL MERKEZ HABERLERİ - Şubat 20, 2024 6:58 pm A A

ANKARA NÖBETÇİ CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

 

MÜŞTEKİ  : Atatürkçü Düşünce Derneği

VEKİLİ       : Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

ŞÜPHELİ   : Şevki YILMAZ

Eski Refah Partisi Rize Milletvekili

SUÇ             : 5816 S. Kanun, 5237 S. Kanun M. 216, 301

 

AÇIKLAMALAR                     :

 

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi eski milletvekillerinden Şevki YILMAZ, katıldığı bir düğün töreninde yaptığı konuşmada; ” Osmanlı ile iftihar ediyorum. Osmanlı’yı süren soysuzları da lanetliyorum. ” ifadelerini kullanmış, bu konuşma tüm yayın organları ve sosyal medyada yayınlanmıştır.

 

Burada, başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere bağımsızlık için milli mücadelede top yekun savaşmış kahramanlar alenen aşağılanmış, TBMM itibarsızlaştırılmaya çalışılmış olup, kuruluş döneminde düşmanla işbirliği yapanlar savunulmuştur.

 

  1. Malumunuz olduğu üzere, 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’unda;

 

” Madde 1 – Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk’ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Yukardaki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.

 

Madde 2 – Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır.

 

Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır. ” denmiştir.

 

Bu kapsamda, ilgili kanunun 1. Maddesi uyarınca şüphelinin atılı suçu işlediği açık olmakla birlikte, ulusal basında yer alan açıklama ile herkesin görebileceği şekilde hakaret edilmesi aynı kanunun 2. Maddesi uyarınca ağırlaştırıcı sebeplerin de uygulanması gerektiği anlamına gelmektedir.

 

  1. Bunun yanında, TCK’nın Maddesinin 1. Ve 2. fıkrasında;

 

” Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki

 

yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. ” hükmü yer almaktadır.

 

  1. Bununla birlikte, Türk Ceza Kanunu’nun ” Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ” başlıklı 216. Maddesinde;

 

” Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

 

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ” düzenlemesi bulunmaktadır.

 

Anılan madde, gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, tanımı yapılan “ Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ” suçunun, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer aldığı, hiçbir devletin, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamayacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır.

 

Burada, suçu oluşturan “ tahrik ” unsurunun, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karşı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır.

 

Bir diğer unsur olan kin, “ öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak, düşmanlık ise, “ husumet beslenen konuya karşı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu ” olarak da tanımlanabileceği açıklanmıştır. Şu hâlde kin ve düşmanlık; “ husumet beslenen konuya karşı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak açıklanabilir.

 

Atılı suça ilişkin olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2017/2486 E., 2017/5784 K. Ve 18.12.2017 tarihli kararında;

 

” Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216/1 maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini, toplum huzurunu/barışını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır. ” denmektedir.

 

  1. Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.

 

Derneği Kuruluş Nedeni;

 

” Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.

 

Oysa Atatürk;

 

Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker “değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;

 

Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;

 

Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , “akıl”a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;

 

Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;

 

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;

 

İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;

 

Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;

 

Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren;

 

Misak-ı Millî sınırları içinde “Türk’üm” diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;

 

Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;

 

Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;

 

Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;

 

“Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden;

 

Dış politikada “Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma” ölçütünü ve “karşılıklılık kuralını” vazgeçilmez ilke yapan;

 

Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.

 

Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, ” Atatürkçü Düşünce Derneği ” ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır. ” denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni açılanmıştır.

 

TALEP VE SONUÇ             : Yukarıda açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; şüpheli Şevki YILMAZ hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.

 

Müşteki Vekili

Av. Dorukcan DAVUTOĞLU

ADD GENEL MERKEZ HABERLERİ - 6:58 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.