SUÇ DUYURUSU – SAADETTİN USTAOSMANOĞLU

ANKARA NÖBETÇI CUMHURIYET BASSAVCILIGI’NA
MÜSTEKI : Atatürkçü Düşünce Derneği
GMK Bulv. No: 102/ 7 – 8 Çankaya/ ANKARA
VEKILI : Av. Dorukcan DAVUTOGLU
SÜPHELILER : Saadettin USTAOSMANOGLU
SUÇ : 5237 Saylı TCK. M. 216, 217, 309
AÇIKLAMALAR :
Saadettin Ustaosmanoğlu isimli şahıs tarafından yapılan konuşmada Hamas’ın Israil’de yaptığını
Türkiye’de yapma çağrısında bulunulmuş, “ Hamas’ın Filistin’de yaptığını biz Türkiye’de yapmak zorundayız. Yaparız, onlar yaptığına göre. Bizim onlardan neyimiz eksik, biz de yaparız. Sadece Büyük Dogu’cular. Fazla adama gerek yok, buradakiler yeter. Hamas’ın kıymetini bilmiyoruz. Adamlar öyle bir şey gösterdi ki bize. Basımızı belaya sokmak için diyorum. Biz su an itibarıyla eğer vakti zamanı iyi değerlendirebilirsek Türkiye’de bir devrimin olmaması için hiçbir sebep yok. ” seklinde sözle sarf edilmiş olup, anılan konuşma ” Büyük Doğu Akıncıları Fikir Sanat ve Dayanışma Derneği ” logosuyla sosyal medyada paylaşılmıştır.
Şüpheli tarafından sarf edilen sözlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne aykırı olduğu, halkın hassas duygularına hitap ederek kışkırtma kastı taşıdığı, bu haliyle soruşturma yapılması gerektiği malumunuzdur.
- Türk Ceza Kanunu’nun 309. Maddesinde;
” Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Bu suçun islenmesi sırasında başka suçların islenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
Bu maddede tanımlanan suçların islenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. ” düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada, suçun failleri tarafından amaca yönelik yapılan hareketin ayrıca suç teşkil edip etmemesi önemli olmaksızın, amacın ne olduğuna bakılmalıdır. Bu sebeple, Anayasayı ihlal suçu serbest hareketli bir suçtur.
Dolayısıyla bu suç hareketin yapılmasıyla tüketilen ani suçlardandır. Su kadar ki; tıpkı diğer suçlarda ve bu suçlara teşebbüste olduğu gibi, Anayasayı ihlal suçunda da suçun icrasına elverişli hareketlerle başlamak gerekir ki bu suçta hareketin elverişli kabul edilebilmesi için, her şeyden önce cebri olması aranmaktadır. Cebirden kasıt ise maddi cebir olabileceği gibi manevi cebrin de söz konusu olabileceğidir.
Görevleri gereği sahip oldukları kamusal güç nedeniyle suçun islenmesinin kolay olacağı aşikâr olduğundan anılan kişiler açısından manevi cebrin yeterli olacağı göz önüne alınmalıdır.
Keza, anılan suçta anayasayı ihlalden kastedilen sadece cebir ve şiddetle Anayasa’da hüküm altına alınan düzenlemelere aykırı bir hareket olmayıp, anayasal düzene hakim olan ilkelerin ve anayasada yer alan normların yazılı olarak muhafaza edilmesi ancak, fiilen uygulanmasına engel olunması veya işlevsiz kılınmasıdır. Dolayısıyla, yukarıda açıklananlar ile birlikte değerlendirildiğinde, şüpheli tarafından Anayasa’yı ihlal suçunun islendiği iddiası soruşturulmalıdır.
- Bunun yanında, açıkça kanuna aykırı şekilde davranılması gerektiğini ilan etmek, halkı da aynı doğrultuda hareket etmeye teşvik edebileceği ortadadır. Bu sebeple, Türk Ceza
Kanunu’nun ” Kanunlara Uymamaya Tahrik ” başlıklı 217. Maddesi açısından da soruşturma yapılması gerekmektedir.
- Tüm bunların yanında, Türk Ceza Kanunu’nun ” Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ” başlıklı 216. Maddesinde;
” Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barısını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ” hükmü yer almaktadır.
Anılan madde, gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde, tanımı yapılan “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun, hukuk devleti olma standardı yüksek olan birçok ülkenin Ceza Kanunlarında yer aldığı, hiçbir devletin, vatandaşları arasında, muayyen özelliklere sahip bir kesiminin diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa, öç almayı gerektirecek şiddetli nefrete yönlendirilmesine seyirci kalamayacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Burada, suçu oluşturan “ tahrik ” unsurunun, soyut saygısızlık ve reddin ötesinde, bir halk kesimine karsı düşmanca tavırlar gösterilmesini sağlamaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye objektif olarak elverişli olmalıdır.
Bir diğer unsur olan kin, “ öç almayı gerektirecek şiddetli düşmanlık hareketlerin zeminini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak, düşmanlık ise, “husumet beslenen konuya karsı düşünerek, tasarlayarak zarar vermeye, onu mağlup etmeye yönelmiş kin duygusu ” olarak da tanımlanabileceği açıklanmıştır. Su hâlde kin ve düşmanlık; “ husumet beslenen konuya karsı tasarlayarak zarar vermeye, öç almayı gerektirecek şiddette nefret duymaya yönelik hareketlerin zemini oluşturan psikolojik bir hâl ” olarak açıklanabilir.
Atılı suça ilişkin olarak Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2017/2486 E., 2017/5784 K. Ve 18.12.2017 tarihli kararında;
“Somut bir tehlike suçu olarak 5237 sayılı TCK’nın 216/1 maddesinde düzenlenen ve kamu düzenini, toplum huzurunu/barısını himaye eden, esas itibariyle nefret söylemini sınırlandırmayı hedefleyen Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik Etmek suçu; halkı, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak birbirine karsı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesini cezalandırmaktadır.” denmektedir.
- Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği sorumluluktan doğmaktadır.
Derneğin Kuruluş Nedeni;
“Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile, o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker “değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan;
Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , “akıl”a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran;
İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren;
Misak-ı Millî sınırları içinde “Türk’üm” diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan;
Her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını almasını, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar’ın yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan;
Kültür emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev sayan;
Türk Ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
“Yurtta barış, Dünyada barış” ilkesi ile devlet yaşamında ve uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını mahkûm eden;
Dış politikada “Dünya uluslar ailesinin eşit haklara sahip onurlu bir üyesi olma” ölçütünü ve
“karşılıklılık kuralını” vazgeçilmez ilke yapan;
Bütün ulusların insanlık ailesinin bir parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin tohumlarını atan Çağdaş Devlet Kurucusudur.
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, ” Atatürkçü Düşünce Derneği “ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır. ” denmek suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni açılanmıştır.
TALEP VE SONUÇ: Yukarıda açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak sebeplere binaen; Sayın
Savcılık tarafından şüpheli hakkında gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına geçilmesi için kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımla.
Müşteki Vekili
Av. Dorukcan DAVUTOGLU
Ek;
Vekaletmame
-
Mustafa Kemal’in Askerleriyiz
-
ATATÜRK”ÜN CUMHURİYETİ
-
Türkiye Cumhuriyeti egemen bir hukuk devletidir.
-
Terör Örgütleri İle Pazarlık Edilemez
-
BATAKLIKTAN NASIL ÇIKACAĞIZ?
-
KULDAN BİREY, ÜMMETTEN ULUS, ESARETTEN ÖZGÜRLÜK, EMPERYALİST İŞGALDEN BAĞIMSIZ VATAN YARATAN DEVRİMDİR CUMHURİYET!